1 NESİMİ ÇİMEN : (Sarız 1926) 1931 O halkımızın dili, O 3 telli Curanın Piri . İstanbul, Almanya, Fransa, İsveç O da bir gurbetçi idi. O yemyeşil bir bahar Çimeni, Bire yobaz, bu yolda verdiğimiz, bu kaçıncı Nesimi. İnsan olan insan barıştan yana Ancak zalim olan kıyar insana Barış aşkı yayılmalı cihana Barış güvercini uçsun dünyada Gel ey Nesimi sen, senden sor seni Sakın ham hor görme asla bir canı, İnsanları sev sen, eyle secdeni Mukaddes bir varlıktır, hakkın kendisi, ........Nesim´ler... ölür, ölür dirilir... | 2 ASIM BEZİRCİ : Erzincan 1927
O Toprağa gül diken, güle dil verenleden.. 67 yılık hayatında 70 kitapla, O sosyalizmin, edebiyatın şiirin, halkın kütüphanesi idi. O Özgürlük, insanlık, barış, O bir başkaldırı abidesi idi, özü sözü zülfü kâr olanlardan. O bir eleştirmendi, çünkü eleştirmeden daha iyiye güzele doğruya gidilemezdi. Toprağa gül dikenleri, güle dil verenleri, O halk ozanlarımızı ölümsüzleştirdi. ”Bir insan olarak her türlü güzelliği koruma sorumluluğunu taşıyorum”. Herkeste öyle davranmalı, diyordu. Ankara'dan öteye Siva´a gidip, Ucunda ölüm olsa bile, gençlere moral vermeyi tercih etmişti. |
3 METİN ALTIOK : Bergama1941. Ördüm de ilmek, ilmek Sırtıma giyemedim ömrümü…” O bir filozof, O bir şairdi, Olacağı görür gibi, yıllar önce, ”yakılması gereken biriyim” diye yazmıştı. ”…Gördüm yaşarken vadesiz ölümümü. Ördüm de ilmek, ilmek Sırtıma giyemedim ömrümü…” Madımakta girdiği komadan, 8 Temmuz 93’te ayrıldı aramızdan. Sivas sana verdik senden isteriz. Canlı verdik, canlı isteriz. | 4 MUHLİS AKARSU: Sivas Kangal 1948. Enel-Hak bağına girdiğim zaman İster yakıp ister yüzsünler beni Çocuk yaşta tanıştı telli kuranla, Cemlerde zakirlik yaparak. 70´li yıllarda.. ”Kula kulluk yakışır mı” diyerek, Akarsular gibi aktı sahnelerde, gönüllerde, ve kavgalarda... İnsan haktır hak insandır biliriz Gönüllerde açar bizim gülümüz Akarsu´yum bacı kardeş hepimiz Demokrasi nerede ise ordayız.. İnsan hakkı nerede ise ordayız.. Sivas etkinliklerinden sonra çıkaracağı kasetinin adını. Sivas ellerinde ömrüm çalınır, koymuştu. Ve EVLiYA denildi ardında. Akarsu'yum yansam da Kül olup savrulsam da Bazı, bazı gülsem de Yine gönlüm hoş değil. Dilim dönmez nedir gâvur Müslüman Duman ateş demek ateş duman Enel-Hak bağına girdiğim zaman İster YAKIP ister yüzsünler beni… |
5 MUHİBE AKARSU : Kangal 1958 Akarsuyum böylesiydi ahtımız.. Muhibe Leyla Çiftlik 1971 yılında Muhlis Akarsu ile evlendi. Acı tatlı yaşamı, aşkı ve ölümü beraber paylaştılar. Akarsuyum böylesiydi ahtımız, işte geldik gidiyoruz dediler,,, Pınar, Çınar ve Damla adlarında 3 kız, 3 gonca gül, hatıra bıraktılar bizlere. Onları yaşatmak borç olsun bize. | 6 BEHÇET AYSAN : Ankara 1949 O Atomla savaşan bir doktor ve şairdi.. Nükleer Savaşın önlenmesi için hekimler derneğinde, Ankara Tabipler odası, Sağlık-iş sendikasında ve Edebiyatçılar derneğinde yöneticilik yaptı. Bir çok şiir ve 1986 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk ödlü aldı. 70´li yılarda 141-142´ye muhalefetten, girdi çıktı demir parmaklıklar ardına, Ve O bir doktordu can kurtarmak için, Madımakta elinde bir demir çubukla, barikatın ardında ölümsüzlüğü kucakladı. ‘..Beyaz bir gemidir ölüm, siyah denizlerin hep çağırdığı batık bir gemi, sönmüş yıldızlar gibi yitik adreslere benzer ölüm, yanık otlar gibi sen bu şiiri okurken ben, belki başka bir şehirde ölürüm... |
7 EDİBE SULARİ : Erzincan 1953 Aşkıyla perişan Davut Sulari´nin yadigârı, İsveç'ten koşup gelmişti Sivas´a..... O zaten babasının yoldan, hiç ayrılmadı. Aşkıyla Perişan Davut Sulari Muhabbeti baldır kendisi arı Hz. Ali´nin sır Zülfükarı İnkarın boynuna vuralım hele Bu alemi yobazlardan kurtarmak, boynumuzun borcu olsun. | 8 UGUR KAYNAR : Zara 1956 ”Çiçekler halaya durdu ” Kaynadı coştu.. O militan bir şair ve yazardı. Yalnızlığı, sevgisi ve için, için kaynaması, belki de 12 eylül döneminde, 2 yıl mesken tuttuğu Mamak mahpushanesinden kalıyordu. İlk kitabı: ”Çiçekler halaya durdu ” oldu. ......Ve cesedini bir torbada getirdiler. Deri çantası peşinden geldi, bir peçeteye son şiirini yazmıştı. ”…Öldüğümde doğduğum yere gidiyorum. Yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği İşte böylesine yeniyorum...” |
9 ASAF KOÇAK: Yerköy 1957 Madımakta ölüme mızıka çaldı.. O, ”yok devenin kuşu… Cop Cumhuriyeti nin çizeri idi..” ”İnsanın kendini sorgulaması yeterli değil, mesele, dönüşebilmek, değişebilmek, mesele aynanın karşısına geçip kendine ATEŞ-edebilmektir diyordu..”. Sakallarımdan başka her şey takma protez diyor ve son dakikalarında, isyan borusu çalar gibi, Madımak koridorlarında, ölüme mızıka çalıyordu. | 10 ERDAL AYRANCI : Niğde 1958. Orada kırmızı yediveren gülleri açacak .. Bir çok projeye girişti, en son olarak Anadolu ipek yollarını filme almayı düşünüyordu. Pir Sultan etkinliklerini filme almak için Sivas´a geldi. Madımak´ta barikatta yaralandığı an, kim bilir belki de 12 eylül döneminde 81´de Mamak ceza evinde yazdığı şiiri geçti aklından. ”.. Eğer bir gün sevgilim, son verecekse hayatıma bir ses, (lânet olası kara bir ses) İsterim, durmasın patlasın anlam bulacaksa kulaklarda. Yalınız... düşerse kanımın bir damlası yere Bilsinler ki, orada kırmızı yediveren gülleri açacak Ve bülbüller ağıt yakacak ölüme Korksunlar, korksunlar artık Korksunlar ALEV çemberinde ki akrep gibi.. Çünkü ölümleri, Gül dikenlerinde olacak.” |
11 SEHERGÜL ATEŞ : Ankara 1963 Saz çalmadan ölürsem mezarımı tekmeleyin.. Sehergül için babası; Biz onunla baba kız değildik. O hem sırdaşım, hem yoldaşım, hem dayanağım ve gücümdü diyor, eski Halkçı Parti, millet vekili, Musa Ateş. Adı gibi çiçekleri çok seviyor onlarla konuşuyor, ve çok azimli ve hırslı, elini attığı her şeyi koparıyor, ”. Eğer saz çalmayı öğrenmeden ölürsem, mezarımı tekmeleyin.” diyor ve Sivas öncesi Musa Eroğlu´ndan saz çalmayı öğreniyor. Sivas´a gidebilmek için babasından izin alma imkânı olmamıştı. Kardeşi Ali´ye borçlu olduklarının listesini verirken ”ben ölürsem siz ödersiniz”diyor. Yaşamını güzelleştirmeyi bilen, yarınlarına umutla bakan, yüreği sevgi dolu bir genç kızdı Sehergül ATEŞ. | 12 HASRET GÜLTEKİN : Koçgiri 01.05.1971 ''Bir orman gibi kardeşçesine.. Bu hasret bizim..'' Müzisyen, müzik yönetmeni, araştırmacı şair olan Hasret´e Nerelisin diye sorulduğunda, üstüne basa, basa, Koçgiriliyim, Kürdüm derdi. Gecelerde konserlerde bağlamasından bal akıtır, Anadolu aydınlanmasına ışık tutandı. Bir çok ustanın kasetlerine müzik yönetmenliği yaptı. ”Her ne ararsan kendinde ara.. felsefesinden yola çıkarak, ” N ararsak Anadolu´da bulacağız” diyordu. O Anadolu Mozaiğinin unutulmaz bir ismi oldu. Yobazları hiç mi hiç sevmezdi. HASRET`lere kıyanları sizde sevmeyin... ‘ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu Hasret bizim..’ |
13 MUAMMER ÇİÇEK Tokat, Zile 1967 Gönlünü İnci’ye öfkesini fırtanaya kaptıran çocuk. Ve bir tiyatro yazdı ‘..inadına yaşamak..’ Bizde Seni inadına yaşatacağız. Okul bitirme projesi olarak, mühendis Muammer; 1992 de Sivas’ın vaziyet plânlını yapıyor. 1 temmuz 93 te, Muammer Çiçek şiir yazıyor. ‘...Soğuk ölümün, acımasız pencereleri geziniyor üzerimde kıyıya vurmuş, baygın bir balık gibi ayılıp çırpınmaya başlıyorum Korkuyorum beni kavuracağından güneşin. çırpınıyorum ATEŞ kumlarda yaşamak için ulaşmak istiyorum delice, suya, nefesime ve kendime. Ve ı temmuz 93Q te Sivas’ın vaziyet plânı, Yobazların etki alanı oludu. Fakat yarınlar Çiçek’lerin olacak. | 14 İNCİ TÜRK ; Balıkesir 1971 Onlar Okunacak en büyük kitabı İNCİ gibi düzdüler. İnci Muammer’le sevdalı, Pir Sultan Abdal tiyatro topluluğunun teknik kadrosunda çalışyor. Gazi Üniversitesi Eczacılık fakültesi mezunu. Kendi yazdığı bir şiiri: ‘...Yaşamak istiyorum, ama kendimce, Neden yaşama karşı, bu kadar acımasızlar, Neden özgürlüğü böyle kısıtlıyorlar..’ Ve o kara günden sonra, annesi Neda Türk:, rüyasında görüyor İnci’yi: ‘..Biz kendi kitabımızı kendimiz yazmaya geldik..’ Onlar eşsiz Kuranı, İNCİ gibi düzdüler. ‘Okunacak en büyük kitap insandır...’ dediler. Bizde artık sadece insan okuyacağız. |
15 GÜLENDER AKÇA : Sivas Divrigi 1970 Agıtlar umuda çevirdi.. Kardeşçe insanca yaşamak için mücadele etti. Divrigli Kültür ve Yardımlaşma derneğinde. İşçi ve sendikacı babası, ve dernek yöneticisi kardeşinin izinden gitti. Kadınları örgütlüyor, folklor oynuyor, arkadaşları ile Anadolu semah araştırma topluluğunu (ASAT’ı) kurudu. Ve kardeşi Vedat Akça : ‘...Yitirdiklerimizin ardından ağlamak,........anlık tepkilerle yollara çıkmak çözüm değil. Toplumun, kitle örgütlerinin, demokratların, cenazelerin kalktığı günkü havayı sürekli kılmaları gerekiyor...’ Onlar ölmedi, ALEVe güldüler.. | 16 MEHMET ATAY : Divrigi 1968 Şahanım, şahdamarım yangın yüreklim. 12 yaşında babasını, 20 yaşında annesini yitiriyor. Orta okulda iken annesinin çeyiz sandığını bozup, içinde güvecin besliyor. Gazi Üniversitesi Maliye Yüksek okulunu bitirmesine rağmen, O mutluluğun resmini arayan, bir fotoğrafçı oluyor. O özgürlüğün fotoğrafını çekiyordu, ve de en çok sevdiği çocukların resmini. Fig iken... biçtiler ekinimizi.... Kalbimizde taşıyacağız resminizi... |
17 SAİT METİN : Divriği 1970 ‘...Uzundu usuldu dedemin boyu..’ Sait Metin, Grup Güne Umut’ta, saz çalıp türkü söylüyor. Su gibi içiyordu eline geçen kitapları. ‘ ..Umut belki de gelecek sayfadadır... kapatma kitabı...’ Pir Sultan tiyatrosunda Pir Sultan Abdalı canlandırıyordu. Aynı tiyatroda Pir Sultanın eşi Ballıhanı canlandıran Yeşim Özkan’la hayatlarını birleştirmeye söz vermişlerdi. Sait- Pir Sultan/ Yeşim- Balcan olmuştu. Kerem’le Aslı, Ferhat’la şirin gibi. Sait annesine: ‘’..Anne deli misin sen, Ben aradığımı buldum...’’ diyordu. Baba Mehmet Metin: ‘ Devlete çok güvendik. Bizi ve çocuklarımızı bu kör güven yaktı, diyor. Tarih sizleri hep anacak, halkımız sizleri kalbine kazıyacak. - Ve halkımız sizden başka hiç bir şeye bel- bağlamayacak. | 18 YEŞİM ÖZKAN : Ankara 1973 Ballıhan, erenlerinin bal çiçeği. O Pir Sultana, Sultan ona aşıktı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal hizmetler okuluna gidiyor, Çocukken sakin ve durgun olan Yeşim gençliğinde bahar gibi yeşeriyor, artık sözüne söz yetişemiyor, enerjisini tiyatroya veriyor. Pir Sultan oyununda görev alıyor. Biz Sivas’ın yobazlara teslim olduğunu bilseydik Gönderir miydik çocuklarımızı diyor. Babası Hikmet Özkan: Sivas kıyımından sonra, din konusunda fikirleri netleşiyor. ‘..Allah insanlarda vardır. İnsan sevgisinden daha büyük bir sevgi yoktur. İnsanları sömürmek için dinler kullanılmaktadır. Bu sömürüye en uygun olan din de Müslümancıktır. Ben camiden nefret ettiğim kadar hiç bir şeyden nefret etmiyorum. Cuma namazından, camiden çıkıp, katlettiler çocuklarımızı. Hiç mi insan/Allah sevgisi yok bu yobazlarda?. Yok olasıcalar da... |
19 HURİYE ÖZKAN : Ankara 1971 Turnalar turnalar ‘..Havanın yüzünde semah dönerken...’ Arkadaşı İnci Türk’le beraber Gazi Üniversitesi Eczacılık bölümünü bitiriyorlar. Pir Sultan Abdal Derneği’nin çalışmalarına katılıyorlar. Kardeşi Yeşimle beraber semah ekibine giriyor, Alevi kültürüne bağlı üretme ve paylaşma bilincine ermiş iki çağdaş genç kız. Pir Sultan tiyatrosunda anlatıcı ozan rolünü alıyor Huriye Özkan. Ve Baba Hikmet’in, 33 canı gibi, iki yavrusunu da alıyor, Sivas-bela. | 20 CARİNA JOHANNA: Hollanda 1970 ''Siz nereye giderseniz bende oraya...'' Carina, üniversite öğrencisi, Türkiye’ye kadın ve Alevi kültürünü araştırmaya geliyor. Ankara’da camiden/ kuran kursunda çıkan çocukları görüyor. Çocukların üst tarafı kapalı, altlarında bir er şort var. Yanında ki Sultan Sivri’ye dönerek: Bu çocukların üst kısmı Müslüman, alt kısmı ne, diye soruyor.? Arkadaşları Sultan, Yasemin ve Asuman Sivri,, Carina’yı Sivas’a gitmekten vazgeçirmeye çalışıyorlar. Sivas’ta su bulamazsın, aç susuz kalırsın, kalacak yer bulamazsın diyorlar. Carına, siz ne yerseniz bende onu yerim, siz ne içerseniz bende onu içerim , nerede kalırsanız bende orada kalırım diyor. Ve verdiği sözde duruyor,,,, kara dumanları onlarla beraber yudumluyor,, onlarla birlikte göşüyor... |
21 GÜLSÜN KARABABA : Divrig 1971 ..Yarın yanağından gayrı her şey ortak...’ ‘Bir kızımız olsun adı da, Gülsün.’ Etkinliklere Divrigi Kültür Derneği kanadından katılan 4 kızdan biriydi, Gülsün. Bakkala pazara çıkmayan kız, Sivas’a gitti. Sivas soğuk olur kalın giyin dediler. Oysa ki, yangın yeri olacakmış Sivas, bilemezdi...bilemezdi... Günlük defterine: Kendi kilidimi açacağım, kendimi aşacağım, sıradan biri olmayacağım diye yazıyor, ve hayat felsefem: ‘..Yarın yanağından gayrı her şey ortak...’ diye devam ediyor. Onlar her şeyi aştı, arşa ulaştı, Tarihe yeni bir sayfa açtı... | 22 MURAT GÜNDÜZ : Ankara 1971 Beni yaşarken görenler, seni yaşarken görecek. En güzelleri, en iyileri yitirdik Sivas’ta. Murat, Pir Sultan gençlik kollarında görev alıyor, semahçı, kız kardeşi Birsen’le beraber gidiyorlar Sivas’a. Kara dumanlar içinden kardeşi Birsen’i çıkarıyor. Diğerlerini de Madımak cehenneminden çıkarmaya gidiyor.. Murat. Birsem, Ruhi Su’nun, şu dizeleri ile anlatıyor Murat’ı: Ne Mutlu biz insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, cana muhabbet Söz.. söz veriyorum; Beni yaşarken görenler, seni yaşarken görecekler. |
23 AHMET ÖZYURT Şarkışla / Ankara 1972 Camıden çıkıp insan ykanlara ibret, onun ibadeti, insanca yaşamak.. Kendimi bir atom bombası ve bir kuzu gibi hissediyorum diyordu Ahmet. Ahmet’te semahçı idi. Üniversiteye girmeye hazırlanıyor, En çok sevdiği iki eylem,, okumak ve spor yapmaktı. Günlük defteri güzel sözler kitabı gibi. .... Sorunlardan kaçmamak tam tersine üzerlerine gitmek gerek. Evet düşünmek gerek Her kitap okunmalı, onlardan bir şeyler kapılmalıdır.... diyor Ahmet. ...Gerçekten mutlu kişi gerçekten içinde bir iyilik hisseden kişidir, önemli olan insanlık adına bir şeyler yapmaktır. Diyor, Ahmet Özyurt. İbadeti cuma namazından sonra cana kıymak olanlara ibret: Onun ibadeti, her an, insanca yaşamak, insanca düşünmekti. | 24 HANDAN METİN: Divrig 1973 ‘Tüm güzellikleri toplayıp uzun ince bir yola çıktım...’ 1992 ODTÜ Eğitim fakültesi Biyoloji Bölümüne giriyor Handan. Gülsün, Gülender ve Nurhan’la yakın akrabalar ve 4 kız Divrig Kültür derneği kadın komisyonunda çalışıyorlar. Annesi Sultan Metin . Yavrularımız, 8 saat, geldi, gelecek diye devlet bekledi, 8 saat yandılar.... O yobazlar 8 saat, ‘..şeriat isteriz..’ diye bağırdılar. Ve Handan yazıyor. ‘...Ayrılmak bir doğa kanunudur. Bir gün arkadaşlarından, yarın ailenden Ve son olarak da bu dünyadan ayrılacaksın. Ama önemli olan zihinlerde bir isim bırakmak, ölsen bile ölmemiş gibi yaşatılmaktır. Onlar, ölmeden, ölenlerden oldu. Zihinlerimizde 33 isim kaldı, 33'de birer Kubilay, 33'de birer Pir Sultan oldu.. |
25 YASAMİN SİVRİ : Ankara 1974 İnsanlar öldükleri zaman değil, unutuldukları zaman ölürler... Kamber ağabeyin profesörü. Kitap kurdu. Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümüne gidiyordu. Pir Sultan’da, semahla başlıyor, giderek yeni alanlara yöneliyor, gençlik komisyonu üyesi ve tâbi ki kütüphaneden sorumlu idi. Yasemin, Sivas’ta yazar, Aziz Nesin ve Asım Bezirci ile tanışıp, görüşlerini açıklayacağı için sevinçli. Benim en iyi arkadaşlarım kitaplarım diyordu. Okuyordu okuduğunu yorumluyordu: .....İnsanlar öldükleri zaman değil, unutuldukları zaman ölürler... diyordu. Unutmadık.. unutmayacağız... biz sizi yaşatacağız. | 26 ASUMAN SİVRİ : Ankara 1977 Bütün evren semah döner, Aşkından güneşler yanar... Sokullu Lisesi 2. sınıf öğrencisi. Kamber Hoca, Çorumluların bir gecesinde tanışıyor, Yasemin ve SİVRİ kardeşlerle. 16 yaşında semah hocası oluyor Asuman, 3 grupta 100'e yakın öğrenciye semah öğretiyor. 2 temmuz 93 günü otelden evi arayıp karnesini alıp almadıklarını soruyor ailesine. takdirname bekliyor. Takdirname aldığını öğrenemeden yobazlar otele saldırıyorlar. Kamber Hoca çok sevdiği Asuman için: Asuman’da her türlü özelik güzellik vardı, zeki ve çalışkandı, emek veriyor çalışıyor çalıştırıyordu. Bütün evren semah döner, Aşkından güneşler yanar... Ateşte semaha duranların, Sirvi başıydı O. |
27 SERPİL CANİK : Ankara 1974 Kuş olup güvercin donunu giyen Uyan dağlar uyan Serpil geliyor. Ticaret lisesinde staj gördüğü bir kooperatifte çalışıyor, semah çalışmalarımı engelliyor diye işten çıkmayı bile düşünüyor, üniversiteye gitmek istiyordu. Serpil semah ekibinin en yenilerinden, önceden içine kapalı olan Serpil aydınlanma kalesi olarak benimsediği Pir Sultan Abdal Derneğine gelip, gül gibi açılıyor. Ablası Serdar Canik Pir Sultan tiyatrosunda oynuyor. Ailece gidiyorlar Sivas’a, Serpil hiç gitmediği köyleri Banaz’ı da görecek. Yobazlar Serpil’in anne babasını Ali Baba Mahallesine ablası Serdal Canik’i Kültür Merkezinde tutsak tutuyor, Sepili’de Madımağın kara dumanları. .. Gözü yaşlı Sultan anne: Yavrularım uça, uça gittiler... diyor. ‘..Turnalar turnalar, telli turnalar, Semah edende, hakka gidenler...’ | 28 SERKAN DOĞAN : Ankara 1974 Başıma kızıl bağla, ardımdan sakın ağlama, anam.... Serkan Doğan kardeşi Serdar Dogan’la semah ekibinde, ve kitap ve kaset stantında görev alıyorlar Pir Sultan etkinliklerinde. Serkan ayrıca, Pir Sultan tiyatrosunda, Ali Baba’yı canlandırıyor. Cuma namazından çıkan yobazlardan, korunmak için girdiği, Madımak oteline cansız çıkıyor Serkan. Kardeşi Serdar ise, öldü diye atıldığı morgda, tam 12 saat kalıyor ve tesadüfen bir doktor nabzının attığının farkına varıyor. Serkan, otelde yangın başladığında, bir kaç dize yazıp iç cebine koyuyor.: ‘....Yanıyorum anam sakın ardımdan ağlamasın Ali’yim ben. Pir Sultan yoluna ölüyorum Başıma kızıl bağla, sakın ardımdan ağlama....’’ Doğan ailesi SERKAN’ın vasiyete sadık. Yok gözlerinde bir damla gözyaşı, yakınma. Yalnızca direnç.. var direnç.. Pir Sultan Pirimiz, Yolunda Ölürüz... |
29 BELKIS ÇAKIR: 1975 Yetmiş yıl fırında piştik, ‘Daha çiğsin, yan’ dediler.. Güne Umut’tan, ‘ceylanlara karışıp semaha duran.’ Kamber Hocanın kızı, Üniversiteye gidecekti. Dernekte semahtan sorumlu idi. Kamber Hoca Madımak cehennemden, Birsen’i, Çiğdem’i, Gülay’ı ve diğerlerini kurtarıyor kendi öz kızını kurtaramıyor. Bende astım, bronşit var.. ‘O taze ceylanların yerine neden beni almadı ölüm...’ diyor. Belkıs’ın kardeşi Tuncer’de semah gurubunda. O olaylar başladığında Madımak Otel’ine ulaşamıyor. Şimdi Sait Metin’in bıraktığı yerden tiyatrodan Pir Sultan olmayı sürdürüyor. BELKIS’ Güne Umut = müzik gurubunda vokal yapıyor, okumayı ve Zülfü Livaneli’nin şarkılarını çok seviyordu. Kişilikli, yürekli, yetenekli, tutuğunu koparan tam bir Anadolu kızıydı. Belkıs.. Kırklar ile yedik içtik. Kaynayıp sohbete coştuk Yetmiş yıl fırında piştik ‘Daha çiğsin, yan’ dediler | 30 NURCAN ŞAHIN : Ankara 1975 Tas tas içtik ahuları sağ iken. Bir sen iç, sevdiğim birde bana ver. Kim yakıştırabilir sana ölümü. Uzun yıllar çocuk hasreti ile yanan ve tedavi gördükten sonra ‘can ışığı’ anlamına gelen Nurcan adını koyduğu kızı doğar. O’nun için annesi Fidan : Ben seni Allah’tan zorun an aldım, özel olarak sevmek için kendime doğurdum, diyor. ....Nurcan, belki yaşlanacağım ama asla büyümeyeceğim diyordu.... Okumayı çok seviyor, derneklerde her işe koşuyor semah, tiyatro, kitap dergi. Sivas’a yola çıkarken: ‘...Anne oraya geçen yıl gidenler tuvalet bulamamış, bizde su bulamayız belki, Bir su ver içeyim.... Annesi Hacıbektaş'tan getirdiği sudan bir bardak veri. Yarısını içer yarısını da Özleme verir... Tas tas içtik ahuları sağ iken. Bir sen iç, sevdiğim birde bana ver. |
31 ÖZLEM ŞAHİN : Ankara 1977 Bir isyan bayrağı gibi dalgalandı.. Özlem ile Nurcan amca çocukları, bir elmanın yarısı gibiydiler içtikleri su ayrı gitmezdi. İçlerinde sınırsız bir insan sevgisi vardı. Sevdiklerine koşa, koşa giderlerdi. Pir Sultan’ın, CHE Guera’nın resimleri olan, kızıl mendilleri, kollukları, saç bağları, küpeler kolyeler üretip, dernek adına satarlardı. Devrimci kişiliklere duygusal bir yakınlıkları vardı. Bu genç yaşlarında tabuları öyle bir güzel yıkmışlardı. Onları, ne kanlı Sivas, ne Madımak Otelinde, ne de mezarlarında aramayın onları, Onlar kaçıp gittiler cellâtların elinden. cellâtların yüzlerine gülerek hem de. Çünkü onlar artık şehirde bir kumru. parkta bir kelebek, denizde bir balık düşüncelerimizde güzel bir dostluk. Ve Onlar: Şu alemde sevgi, yaşadıkça, haksızlığa karşı, bir isyan bayrağı gibi dalgalanacaklar.. | 32 MENEKŞE KAYA : Ankara 1977 Ötme bülbül ötme, şen değil gönlüm. Dost senin derdinden ben yana, yana. Bu dünyadan bir Menekşe geçti, 15'inde Sivas’ta yakıldı. Semaha tiyatroya meraklıydı. Günleri Pir Sultan Derneği’nde geçerdi. Evde kardeşi Koray’la saz çalıp semah dönerdi. Turhal-Tokat, Amasya, Gümüşhane, Hacıbektaş şenliklerinde tiyatroda oynamış. İstanbul, İzmir, Ankara’da semah dönmüştü. Menekşe Kaya 15'inde SON semahını 2 temmuz 93´te Sivas’ta döndü. Menekşe’lerin üzerine, su yerine kara dumanlar indi. ‘... O Sivas, Ol Kerbela’dan bin kere beterdi... |
33 KORAY KAYA : Ankara 1981 Pir Sultan’ın genç şehidi. Şu dünyadan birde Koray geçti. 12 yaşında Sivas’tan. 5 yaşında yazıyı sökmüştü, Pir Sultan’ın genç şehidi. Gururlu bir günde, işçi bayramında 1 Mayıs’ta doğmuştu. Akşam konserde babası İsmail Kaya’nın sazı kırılınca üzülmüş, Annesine varıp ne oturuyorsun, babamın sazı kırıldı hadi buradan gidelim demişti.... Ertesi gün Cumhuriyet Lokantasında yemek yerken, bir haber ulaşır. Cuma namazından çıkan büyük bir kalabalık valiliği taşladıktan sonra, Kültür merkezine doğru yürümüş. Zalim felek orada ayırır canları, bir daha göremezler birbirlerini. Baba Ozan İsmail Kaya kültür merkezine gitmek zorunda kalır, oradan da Ali Baba Mahallesine hapseder, hakim güçlerin, derin devleti onları,, yobazlar, Koray ve Menekşe’leri rahatça boğsunlar Madımak cehennemide... diye.. | |