Danimarka’da Aleviler ve Avrupa Birliği Parlamento seçimleri.

 7 Haziran 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, Alevileri: sermayenin çıkarlarını değil,, emekçilerin haklarını ve doğal çevrenin korunup, geliştirilmesini isteyen parti ve adaylara oy vermeye çağırıyoruz..

2. Dünya savaşının ardından,  1951 de Fransa, Almanya vb. ülkelerin ‘’Kömür ve Çelik endüstri birliği’’ olarak başlayan, ve bugün neo-liberal kapitalist süper devlet olma yolunda ilerleyen Avrupa Birliği (AB),, iyi ve kötü yanları ile, üye ülkelerin ve vatandaşların günlük hayatına her alanda girmiş durumda..

 Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu olarak amacımız: 72 millete bir bakarak, ezmeden, ezilmeden dünyada ‘’cennet’’ insanca mutlu yaşamak diyoruz..  7 Haziranda yapılacak olan, Avrupa Birliği Parlamento seçimlerine de, bu amaç ve yaklaşıma uygun olarak değerlendiriyor, ve AB’ye kritik yaklaşıyoruz...   

 ALEVİLER VE AB: Aleviliğin 72 millete bir bakma, İnsan, Hak ve Eşitlik  ilkesinden bakacak olursak.  Bugünkü iletişim çağında ve globalleşen dünyada, toplumların içine kapalı kendi kendine yaşaması mümkün değildir..   AB’de bugün tam olarak bu yönde ilerlemese de, toplumların dar milliyetçilik yerine, demokrasi, eşit haklar, ortak değerler ve belirli alanlarda ortak standartlar, yasalar etrafında barış içinde birlikte yaşaması ortak değerleri paylaşması vs.  Alevilik öğretisine genel olarak uyuşmaktadır.. Fakat Aleviler olarak bunların, bugün AB de olduğu gibi büyük sermayenin çıkarı yönünde değil, daha çok emekçilerin geniş halk kitlelerinin çıkarları yönünde geliştirilmesini istiyoruz. Bunların sadece Avrupa değil bütün dünya ya yayılmasını evrensileşmesini, ülkelerin nispeten bağımsızlılarını ve yerel demokrasilerin korumasını güçlenmesini istiyoruz. AB’nin bugün bu yönde geliştiğini de söyleyemeyiz..

Ezmeden ezilmeden insanca mutlu yaşama açısından bakacak olursa. AB ülkelerinde işçiler, emekçiler, çocuklar, yaşlılar, sakatlar vs. diğer ülkelere göre üretimden daha fazla pay almakta, insanlar nispeten temel ihtiyaçlarını sağlayacak gelir ve sosyal güvenceye sahipler.. Bu tabi Avrupa ülkelerinde ki işçi emekçilerin özelikle son 100-150 yıldır verdikleri mücadeleye bağlıdır. AB ülkeleri bu yaşam düzeyini nasıl kazandıkları ve sürdürdükleri, (koloni sömürge dönem) gelişmemiş ülkeler ile olan dengesiz ticari ilişkileri, ördükleri gümrük duvarları vs. göz ardı edilemez. AB ülkelerinde sıradan vatandaşların yaşam düzeyi diğer ülkelere göre yüksek görünse de, genelde AB’de zengin fakir arasındaki uçurum ve gelir dağılımında ki adaletsizlik, oran olarak diğer gelişmemiş ülkelerden pek farklı değildir.. Bugün liberal (serbest piyasa serbest sömürüye dayalı) AB’nin kendi vatandaşları ve diğer dünya haklarını ezmeden insanca mutlu yaşamsına,  hizmet ettiğini, sosyal adalete, eşit paylaşıma dayalı bir sistem olarak geliştiğini söyleyemeyiz..  Kapitalizmin (sermayenin) daha fazla kar hırsı artık, doğal denge, iş güvenliği ve tüm insan canlı hayatını tehdit eder duruma gelmiştir..  Her zaman olduğu gibi, kapitalist sistemin son krizinin de faturasını yine emekçilere ödetmektedir... Madem faturayı sonuçta ödeyen emekçilerse, AB’de de bankalar ve büyük sermaye ve büyük işyerleri, silah sanayi vs. toplumun demokratik kontrol ve denetimi altına alınmalıdır..

DANİMARKA açısından bakacak olursak:  Danimarkalıların yarısından fazlası AB ye karşıdır (kritik bakmaktadır). Bundan dolayı Danimarka’nın şu an; AB para birimi, AB ordusu,  AB hukuku, AB vatandaşlığı konularında çekimserlikleri bulunmaktadır. Danimarka’da AB karşıtı aşırı sağ çevreler, milliyetçi duygularla, küçük bir ülke olan, DK’nin AB içinde eriyip asimle olmasını,  serbest dolaşım hakkı vs. ile (DK ya fazla yabancı gelmesini) AB karşıtı olmalarına gerekçe gösterse de.  Danimarkalıların çoğunluğunun AB’ye karşı olmasının esas nedeni, Danimarka ve İskandinav ülkelerinde var olan, zorunlu vergiye dayalı sosyal  sisteminin yerine, AB de yaygın olan özel sigorta sisteminin getirilmesi  (parası olanın sosyal güvenliği olması), dolayısı ile DK refah devletinin, sosyal siteminin ortadan kalkması, zenginle fakir arasındaki uçurumun daha da  derinleşeceği endişesine dayanmaktadır..

Danimarka’ya oranla,  diğer AB ülkelerinde  kadınların çalışma oranı, genel sendikal örgütlenme oranı, toplu sözleşme grev hakkı, iş sağlığı ve güvenliği, eşit ücret ve sosyal haklar daha düşüktür..  AB’nin merkezi olarak, üye ülkelerin kamu giderlerini kısıtlamaya, kamu sektörünü özeleştirmeye zorlaması, Danimarka’da emekçilerin kazanımlarını sosyal haklarını kısıtlamakta, ve yardıma muhtaç vatandaşların yaşam şartlarını kötüleştirmektedir..

Bu nedenle mazlumdan, ezilenden, eşitlikten, emekten paylaşımdan yana olan Aleviler, 7 Haziranda oy kullanırken Danimarka’yı AB’nin özel sektöre dayalı liberal sistemine çekmek isteyen partilere değil,,  Tersi AB’nin en azından DK sosyal sistemi ‘refah devleti’  yönünde gelişmesini savunan partilere ve politikacılara  oy vermelidir.. Avrupa’da göçmen işçiler, yabancılar uzun yıllar Avrupa’da yaşamalarına rağmen, halen ayrımcılığa maruz kalmakta, düşük ücretle sağlıksız koşullarda  çalıştırılmaktadır. Birçok alanda yerli halkla aynı haklara sahip değildir, bu alanlarda eşit haklar sağlanmalıdır. Özelikler Danimarka’da yabancıların Aile birleşimi vs. haklarına son yıllarda getirilen kısıtlamalar kaldırılmalıdır.

 TÜRKİYE VE AB:  40 yıldır Süren Türkiye’nin AB’ye üyesi olma macerası bitecek gibi görünmüyor.. Bunun en önemli nedeni Türkiye’nin insan hakları, demokrasi, laiklik/inanç öğürlüğü, azınlıklar (Kürt sorunu), düşünce basın ve örgütlenme özgürlüğü, sendikal haklar, eğitim ve kanun önünde eşitlik vs. konularında halen  AB kriterlerine Avrupa düzeyine gelememiş olmasındandır..  Bunları Türkiye ABye üye olmak için göstermelik değil, gerçekten halkımızın buna laik, bunların evrensel insan hakkı olduğu için eksiksiz yerine getirmesi gerek..   Türkiye’de din ve milliyetçilik duygusu, şu an öyle kabarık ki  bugün Türkiye’de halk oylaması olsa  AB üyeliğine karşı oy çıkar..  Bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkması da, bu kabarık dini ve milli duygulardan dolayıdır.. Alevilerin arzusu Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak bağımsız olması, tüm komşu ve dünya ülkeleri ile iyi ilişkiler içerisinde olması, tüm insan hak ve özgürlüklerin AB  kriterlerinden daha ileri konumlara gelmesidir.  Kuşkusuz şu an Türkiye’nin AB kriterlerine erişmeyi hedeflemesi, ABnin bu konuda Türkiye’ye baskı uygulaması Türkiye’nin olumlu yönde gelişmesine katkı sağlamaktadır.. ‘’Yarin yanağından gayrisini paylaşma’’ ilkesini arzulayan Alevilerin amacı, şu anki AB değil, ondan da ileri, eşitlikçi paylaşımcı bir toplumu hedeflemek olmalıdır, ve bu mücadeleyi AB içinde ve dışında yürütmelidir.

Aleviler AB ye kritik yaklaşmalıdır,, AB içinde ve dışında,, AB’nin daha insancıl, demokratik, daha sosyal,  barışçıl ve emekten yana gelişmesi için mücadele etmelidir..  Bu görüşlerimizi, genelde ABye kritik yaklaşan, Sosyal demokrat, sol sosyalist parti  ve adayları savunmaktadır.

Dolayısı ile DABF olarak oy hakkı olan tüm Alevileri; 7 Haziranda mutlaka oy kullanmaya, bu görüş ve istemlere sahip çıkan, ayrıca Alevilerinde istemlerini taleplerini açıkça savunan parti ve adaylara oy vermeye çağırıyoruz.

DABF Yönetim kurulu..  3.6.2009

Başkan  Feramuz Acar