Alevi Bektaşi Meclisi:

Laik ve demokratik bir Türkiye solun en geniş birliği ile mümkündür!


Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) tarafından organize edilen 2007 ALEVİ BEKTAŞİ MECLİSİ’ne Türkiye’nin değişik şehirleri ve Avrupa’nın 20 ülkesinden, Alevi-Bektaşi inanç önderleri, kanaat önderleri, aydınlar, ozanlar, sanatçılar, Alevi-Bektaşi temsilcileri, yöre derneklerinin başkanları, muhtarlar, yerel yöneticiler, iş adamları/kadınları, medya çalışanları olmak üzere yaklaşık 3 bin kişi katılmıştır. Meclisimiz yapılan görüşmeler sonucunda aşağıdaki kararları ve görüşleri kamuoyu ile paylaşmayı benimsemiştir.

 

Alevi Bektaşi Meclisi: baskın seçim sürecindeki tartışmaların, Türkiye’nin hiçbir temel sorununa cevap üretmediği gibi, Alevilerin 84 yıllık sorunlarına çözüm önermekten uzak olduğunu tespit etmiştir.

 

Alevi Bektaşi Meclisi Alevilerin haklarını ve taleplerini elde etmenin yolunun, Bağımsız Alevi Hareketi’nin yaratılması ile ortak akıl, ortak güç ve ortak tavır oluşturmasının öneminin altını çizmiştir.

 

Alevi Bektaşi Meclisi Alevilerin siyasi alana kendi demokratik hakkını kullanarak katılmayı ve müdahil olmayı zorunlu görmektedir. Çünkü Türkiye’deki siyasi partilerinden hiç biri ülkemizin genel ve Alevilerin sorunlarına ilişkin ciddi bir siyasi çözüm projesi üretmemiştir.

Laik ve demokratik bir Türkiye solun en geniş birliği ile mümkündür!

.

Bugünkü sıkıntıların asıl kaynağı 12 Eylül’dür!

 

Türkiye son derece önemli bir dönemden geçmektedir. Arkasına ABD’nin ‘’Ilımlı İslam Projesi’’ni de alan siyasal İslamın, iktidarı tümüyle ele geçirme, her alanda kadrolaşma ve kalıcı olma çabası giderek artmıştır. ABD’de yaşayan Fettullah Gülen ve bir çok tarikat desteğindeki AKP ve onun temsil ettiği siyasal İslam baskın bir seçimle Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı’nı tümüyle kontrolüne alarak iktidar olma sürecini tamamlamak istiyor. 12 Eylül darbesi ile önü açılan, solu ve demokrasi güçlerini hem fiziki hem de psikolojik olarak bitirmek isteyen 12 Eylül generalleri AKP’nin ve genel olarak siyasal İslamın bugün geldiği aşamadan doğrudan sorumludur.

 

27 Nisan’da Genel Kurmay Başkanlığı’nın yayınladığı muhtıra 12 Eylül generallerini bu sorumluktan kurtaramaz. Türkiye 12 Eylül hukuku ile hesaplaşmadan demokratikleşemez. Bu nedenle ülkemizi korkuya dayanarak şeriat ve darbe arasına sıkıştırmaya çalışan anlayış çözüm üretemez. Korku üzerine kurulu bu yaklaşım ülkemizde ancak gerilimi artırır.

 

Solun en geniş güçbirliği sol iktidarı getirir!

 

Türkiye’yi gerilimden de, şeriat ve darbe arasına sıkışan bir ikilemden de kurtaracak tek çözüm solun bütün renklerini kucaklayacak geniş tabanlı bir SOL GÜÇBİRLİĞİ ve bu birliğin başaracağı sol bir iktidardır. Türkiye’yi siyasal, ekonomik ve kültürel olarak aydınlığa çıkaracak alternatif ancak sol bir iktidardır. Erken baskın seçime rağmen sol bir iktidarın önünü açacak koşullar eğer istenirse bugün için de yaratılabilir. CHP ve DSP arasında gerçekleşen seçim güçbirliği bu konuda atılmış önemli bir adım olmakla birlikte bu adım yetersiz ve arayış içindeki milyonları sandıkta sol bir alternatifte buluşturmaktan uzaktır. Bu birlik yalnızca milletvekili sayıları üzerine yapılan bir pazarlıktan hızla uzaklaşmalı, Türkiye’nin demokrasi, laiklik, işsizlik, yoksulluk, eğitim ve sağlık gibi en temel sorunları üzerinde sol bir bakışla yeni çözümler üreterek, milyonlara inandırıcı projeler sunmalıdır. CHP ve DSP’nin sol adına çözümler üretebilmesinin yolu ise kendisini ‘’sağa’’ tümüyle kapatarak, SHP, ÖDP gibi partiler başta olmak üzere, sendikal hareketi, demokratik sivil örgütlenmeleri ve Alevi hareketini kapsayacak bir şekilde geniş bir sol birlik oluşturmasından geçmektedir. Böylesine bir sol güçbirliği, ülkemizi gerilimlerden, kimliklerin ve kültürlerin çatışmasından kurtaracağı gibi, Türkiye’yi de 57 yıllık sağ iktidarlardan da böylece kurtarır.

 

Sol güçbirliğinin en önemli ortağı Alevilerdir!

 

Bu gerçekleştiği taktirde sol güç birliğinin buluşacağı en önemli toplumsal dinamik en başta Aleviler olacaktır. Yükselen Alevi hareketi ve bugün binlerce temsilci ile toplanan, belkide Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar geniş bir taban demokrasi ile toplanan Alevi Bektaşi Meclisi bir kez daha gösterdi ki laiklik ve demokrasi mücadelesinde Alevileri yok sayarak kimse bir yere gidemez. MHP ve AKP gibi sağ partilerin Alevi kökenli milletvekili gösterme çabaları bu anlamıyla tesadüfi değildir. Siyasal İslamla, ırkçılıkla aynı kulvarda buluşan bir Alevi, en temel Alevi değerlerini reddettiği için Alevi olmaktan çıkmıştır. Irkçılığa, gericiliğe siyasal İslamın dayattığı şeriata karşı çıkmak Aleviler için kırmızı çizgilerdir. Bu konularda bu kadar net kırmızı çizgileri olan Alevilerin cephelerini döndüğü alan eşitliktir, özgürlüktür, laikliktir, demokrasidir. İnancı ile yaşamı arasına, inancı ile hukuk arasına laikliği koyan Aleviler sol birliğin de en önemli ortaklarından biri olmalıdır.

 

Alevilerin temsilcileri mecliste olmalıdır!

Bugüne kadar bu değerlere sonuna kadar sahip çıkan Aleviler artık bu değerlerin hayata geçirilmesinde de açıkça taraftır. Bu değerlerin ancak en geniş sol güçlerin bir araya gelebileceği sol bir iktidarla hayata geçeceğini ilan eden Alevi Bektaşi Meclisi, TBMM’de doğrudan kendi temsilcileriyle yer almak istemektedir. Henüz bütün solu temsil etmekten uzak mevcut CHP-DSP seçim işbirliği zaman kaybetmeden solun diğer renklerini de hemen kucaklamalı ve Alevi Bektaşi kurumlarının belirlediği milletvekili adaylarını da kendi listelerinden doğrudan aday gösterilmelidir.

 

Alevi kimliği Türkiye gerçeğidir!

Alevi Bektaşi Meclisi, Alevilerin ve demokrasinin acil ihtiyaçları karşısında, siyasi partilerin çözüm paketlerini “sözde değil, özde” olmasını istemektedir. Sol ve sosyal demokrat partiler Türkiye’nin bir gerçeği olan Alevi kimliği ile buluşma konusundaki utangaç ve kompleksli tavrından kurtulup, Alevi toplumunun değerleri ve kimliği ile doğrudan ve kurumsal olarak buluşmalıdır.

Alevi Bektaşi Meclisi, kendisine rağmen Alevileri temsil etmeyi bir başkasına ihale etmek yerine Alevileri temsili doğrudan kendi eliyle gerçekleştirmeyi tam bir hakkaniyet olarak görmektedir.

 

Bütün bu yaklaşımlardan hareket eden Alevi Bektaşi Meclisi bütün Türkiye’ye bir kez daha ‘’Laik ve demokratik bir Türkiye’’ için olmazsa olmaz taleplerini ilan eder:

 

Alevi Bektaşi Meclisi Çağrısı: Laik ve Demokratik Bir Türkiye İstiyoruz!

Laik ve demokratik bir Türkiye isteyen Aleviler için Türkiye, kimliklerin ve kültürlerin çatıştığı değil, eşit ve özgür koşullarda, bir arada yanyana kardeşçe yaşadığı bir Türkiye’dir. Farklı kimlik ve kültürlerinden dolayı ezilen, horlanan bir Türkiye çatışmaları kaçınılmaz kılar. Farklılıkların kabullenildiği, demokratik hukuk kuralları ile korunduğu, eşitlikçi, özgürlükçü, çok kültürlü bir toplumsal proje olan laik ve demokratik Türkiye projesi hem çatışmaları önler hem de Türkiye’nin bölünmesinin önüne geçer.

 

Laik ve demokratik bir Türkiye’de;

• Halen yürürlükte olan 12 Eylül Anayasası, hukuki ve toplumsal sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalı, laik ve demokratik yeni bir Anayasa hazırlanmalıdır.

• 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen her türlü yasal engel kaldırılmalı, darbeciler yargılanmalıdır.

• %10 barajı gibi demokratik olmayan ve milyonlarca seçmeni yok sayan seçim yasası derhal kaldırılmalı, demokratik ve yeni bir seçim yasası hazırlanmalıdır.

• 1 Mayıs 1977, Maraş, Sivas, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink gibi katliamlarının gerçek suçlularının ortaya çıkarılması için özel araştırma komisyonları kurulmalıdır.

• 1 Mayıs emeğin bayramı olarak yasallaşmalıdır.

• Eğitim ve sağlık sistemi, bütün toplumsal grupların sosyal, demokratik ve politik farklarına bakmadan eşit haklarla yararlandıkları ücretsiz bir sisteme kavuşturulmalıdır.

 

Laik ve demokratik bir Türkiye’de;

 

• Alevilik, yasal ve anayasal olarak tanınmalıdır.

• Cemevleri, bir inanç merkezi olarak kabul edilmeli, altyapı hizmetleri ücretsiz verilmelidir.

• Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.

• Devlet laiklik ilkesi gereği bütün inançlara eşit mesafede durmalıdır.

• Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.

• Alevilere ve farklı inançlara yönelik, yazılı ve görsel alanda, ders kitaplarında her türlü iftira, haksız yakıştırma, karalama durdurulmalı, bunları yapanlar cezalandırılmalıdır.

• Muharrem Orucu, Aşure günü gibi Alevilerle ilgili kutsal günler, bütün diğer inançların kutsal günlerinde olduğu gibi kamuya ait kurumlarda ve medyada duyurulmalı ve diğer dini günler gibi, resmi bir statüye kavuşturulmalıdır.

• Hacı Bektaş Veli Dergahı müze olmaktan çıkartılıp, bir inanç merkezi olarak asli sahiplerine teslim edilmelidir.

• Sivas’taki Madımak Oteli ’’Barış ve Kardeşlik Müzesi’’ yapılmalıdır!

 

Güçlerimizi birleştirelim, sorumlu davranalım!

Alevi Bektaşi Meclisi, bütün bu yaklaşımların ve yukarıdaki taleplerin hayata geçirilebilmesi için Alevi toplumunu ve genel olarak bütün demokrasi güçlerini sorumluluğa ve tavır almaya davet etmektedir.

 

20 Mayıs 2007, Ankara

 

Alevi Bektaşi Meclisi