Doğanın 'yengesini' kim bozdu?


 
Türkiye'de 09.09.09 tarihli gazete manşetleri, (06.06.06) tarihine dönmüş 'şeytan ayetleri' gibiydi.

İstanbul'da' doğal afet, sel tufan, öbür tarafta ülküm, Türküm doğruyum, ölüm timleri ve şehit-terörist cenazelerine Ramazan davulu çalıp, ezan okuyan AKP'nin kapalı Alevi, Kürt açılımı, 3,8 milyar vergi cezası yiyen Doğan Medya vs. Ve türban perdesi altında Ortadoğu'da petrol savaşını sürdüren ABD.

Bu manşetler bana, bir yoldaştan duyduğum fıkrayı hatırlattı.

'Kerbela'yı andıran ağustos sıcağında, Ege Bölgesi'nde büyük bir orman yangını çıkar. İtfaiye, vatandaşlar, TSK zar zor yangını söndürür. Bu mutlaka 'bölücü örgüt' işidir diye, Kürt, Kızılbaş, Komünist aranmaya başlanır. Doğudan gelmiş, fazla Türkçe anlamayan orman işçisi, köylü bir Kürt genç tutuklanıp, mahkemeye sevk edilir... Savcı 'terör örgütü' adına, ormanları yakıp, vatanın doğal enerji kaynaklarını yok etmek, hayvanlara, bitki örtüsüne zarar vermek ve doğanın dengesini bozmaktan, '15 yıl ceza' ister. Hakim de basar cezayı. Mahkeme çıkışında medyacılar sorar. Hangi suçta ne ceza yedin. Gariban genç 'Bilmiyorum töre adına, Doğan diye birinin yengesini bozmuşum...' 15 yıl verdiler... Valla loo Doğan'ı da, yengesini de tanımam, Günahım yok, ben daha siftah bile yapmadım...'

Doğanın 'yengesini' kim bozdu? Türkiye'de siyaset medyasında havanın iyice ısındığı, doğuda halen sıcak kanların aktığı bir anda... Global ısınma ve çarpık kentleşme yüzünden, Türkiye'nin Kuzeybatısı mega köy İstanbul'un, soğuk seller altında kalmasının, tabii ki 'KKK', (Kürt, Kızılbaş, Komünistler) ile falan direk ilgisi yok...

Fakat dolaylı yönden çok yakın ilgisi var. Çünkü çözülmesi en basit olan, sözde açılımı yapılan Alevi, Kürt ve emekçilerin sorunlarını çözemeyen, insan ve eğitim yerine, Allah'ın izniyle, tüm doğal ENEJİSİNİ, 'Ne Mutlu Türk-İslam' havasına harcayan TC devlet ve hükümeti, bu sorunları çözmeden, diğer can alıcı bölgesel ve global sorunların çözümüne de katkı su-namaz... Ancak böyle gözü kan yaş içinde 'sulu' cenaze kaldırır. Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında maddi manevi eşitlik, insanca yaşanacak bir ortam sağlanmazsa, doğudan batıya, kırdan kente göç ve ÇARPIK kentleşmeyi de engelleyemez..

Alevi, Kürt ve emekçilerin sorunlarının çözümü basittir. Çünkü istemleri tartışma, azınlık çoğunluk, politik oylama vs. götürmez, demokratik hukuk devletinin, vatandaşların yasalar önünde eşitlik ilkesine dayanarak direkt verilmesi gereken evrensel insani haklardır. Sorun, tarihi geçmişi geçelim... TC'nin kuruluşundan bu yana, başa gelen tüm iktidarlar, Türk-İslam ve kapitalist sömürü siteminden gayrisini kabul etmemiştir. Üstüne üstlük bu anlayışı, Alevilere, Kürtlere, emekçi halka devlet dipçiği ile dayatmıştır. En ufak talepte kafalarına DARBE vurmuştur. Ortadoğu'da, Türkiye'de insanların birlikte barış içinde yaşamasının doğal dengesinin (yengesinin) sınırlarını bozan ABD güdümlü emperyalist güçler ve onların Türkiye'deki Türk-İslamcı yerli işbirlikçileridir. Ortadoğu'da kalıcı bir barış için önce ABD'ye bölgeden DEFOL 'GO HOME' demek gerekir.

'Bizim gelin bizden kaçar, başını örter ardını açar' misali, AKP'nin Alevi Kürt açılımı Kürtçe vaaz ve hutbede kaldı... AKP bir yandan, 'akan kanlar dursun, anaların gözyaşı dinsin, ne pahasına olursa olsun diyor. Diğer yandan, ateşkes, barış çağrılarının yapıldığı bir ortamda, doğuya asker salıp, operasyon yapıp, akan kanı ve anaların gözyaşını sele çeviriyor. Ardından, Mehmet'le Memo'yu ayırıp, medyadan şehit duası okuyor.. AKP'nin keli var belli, başını açmamak için kapalı oturum yapıyor. Kel başına saç diktirmek için ABD'ye gidiyor. İtlen çuvala girilmez, uzaklarda işi ne... Alevi Kürt açılımı yapacaksan, muhatap alacağın Aleviler ve Kürtler, onların kurumları ve liderleri Türkiye'de. Sen onları muhatap almazsan, kimse seni muhatap almaz...

Din-a-zorlar; yıllardır 'mega köy'' İstanbul sokaklarını dere yataklarını beton yığını ile dolduran, meteorolojinin uyarılarını dikkate alıp, önlem almayan, birçok insanın ölümüne ve milyarlarca maddi zarara neden olan, İstanbul Belediye Başkanı, Valisi vs. istifa etmelidir. Allah'ın takdiri, doğal afet bir şey yapamayız, global ısınma diye sorumluluktan kaçamazsınız. Global ısınma vs. doğrudur. Fakat, doğanın korunması ve enerji tasarrufu konusunda, yıllardır doğacıların, bilim insanlarının uyarılarına kulak vermeyip, önlem almayan, şehirleri ve dere yataklarını beton yığınına çeviren, siyasi rant hırsızları siz değil misiniz?

Doğayı kirletip dengesini bozan, aşırı enerji kullanımını teşvik eden, bencil egoist kapitalist üretim tüketim, sınır tanımaz k‰r hırsı, ye yut, kullan kaldır at, serbest sömürü sistemin ve onunda başını çeken, neo-liberal siyasetçiler siz değil misiniz? Bu bozuk sömürü düzeni ve başını çekenlere 'ebedi-billah' oruç tutturup. Acilen ekolojik üretim, ekolojik toplu ulaşıma, ve ekolojik enerji kullanımına geçilmezse Türkiye'de ve dünyada daha çok afetler yaşayacağız..

Saniyesinde namaz kıldırmak, oruç açtırmak için ezan okuyup iftar topu atıp gece yarıları Ramazan davulu çalıp insanları uykusuz bırakmayı biliyorsunuz da, doğanın dengesinin korunması için gerekli önlemleri almayı ve en azından gelen afete karşı insanları zamanında uyarıp, her şeyi tatil edip, su altında kalabilecek alanları boşaltıp, ölümleri ve maddi zararı en aza indirmeyi mi bilmiyor musunuz? Öte yandan ezan 5 dakika önce okundu diye şoka giren, ölmüş Muhammed'in mahremlerini korumak için ayağa kalkan Cumaatı Müslümin; Yaşayan 'Doğanın Yengesini'' korumak için, niye ayağa kalkmıyorsunuz?

Mega şehirleşmeyi ve kırdan kente göçü engellemek için bugüne kadar 'Doğuya'' neden yatırım yapmadınız. Ne kadar çok köprü beton, asfalt yol yaparsanız o kadar araba ve enerji kullanımı, doğanın kirlenmesi artar. Neden yayaları, bisiklet kullanmayı teşvik etmiyorsunuz, toplu taşımayı bedava yapmıyorsunuz? Dere yataklarını dolduran binalara imar izni veren siz değil misiniz? Neden bahçe duvarı yerine 'yeşil kıyı'', beton meydanlar yerine yeşil alanlar yapmıyorsunuz? Günahlarınızı bir ay oruç tutarak, devlet kasasından iftar yemeği vererek affedebileceğinizi mi sanıyorsunuz... Hele, selden son anda kurtarılan, bir dincinin 'Az kaldı orucum bozulacaktı Allah kurtardı'' ve medyada geçen 'Allah'ın hikmetiyle müminler selden kurtuldu'' gibi, Arap çöllerinden gelen fosilleşmiş din-a-zor düşüncelere ne dersiniz?

İstanbul'da 2. Nuh Tufanı: Bilim insanları, dini kitaplara 'Nuh Tufanı' olarak geçen doğal afetin, bundan 7-8 bin yıl önce İstanbul Boğazı'nda gerçekleştiğini açıkladı. O zaman kutuplardaki buzların eriyip, yükselen okyanus ve Akdeniz sularının, depremle birlikte İstanbul boğazını yarıp Karagöl'e dolmasıyla (Karadeniz) su seviyesini 150 m yükseliyor, ırmakların tersine akıyor. Onbinlerce insan ölüyor, onbinlerce 'Nuh' kayıklara binip canını kurtarmaya çalışıyor. Nuh Tufanı'nın Karadeniz'de olduğunu 30 yıl önce Karadeniz'de su altı sondayı yapan bilim insanları ortaya atmıştı, daha sonra yapılan bilimsel araştırmalar da bunu kanıtladı.

Bu alemde her şey doğal etki tepki çelişkisi içinde hareket ediyor. Bazı etki tepkilere karşı, insan olarak pek bir şey yapamayız fakat önceden tespit edip önlem alabiliriz.

Global olarak ortalama sıcaklık, normalden 2 derece fazla artınca, doğanında dengesi (yengesi) bozuluyor ve sıcaklıklar hızla yükselmeye başlıyor. Doğa kendi ve insanlığın kontrolü dışına çıkıyor. Bu Birleşmiş Milletler ilklim uzmanları, WHO kurumunun bilimsel tespiti.

Doğanın 'yengesini'' bozan, aşırı 'Arap yağı'' yakımıdır.. Bugün fosil yakıt, başta petrol, kömür vs. kullanımından çıkan CO2 gazlarının yarattığı hava kirliği, ozon tabakasının delinmesi 'camekan etkisi'' yaparak fazla ısınma dolayısıyla kutuplardaki buzları yıldırım hızıyla eritiyor. Sıcağın etkisiyle, dünyanın her yerinde orman yangınları artıyor. Aşırı buharlaşmayla şiddetli yağışlar, toprak kaymaları, depremler doğal felaketler daha da şiddetlenip, sıklaşıyor.

Kişi başı fosil enerji kullanımının başında, ABD, Japonya, Almanya, İtalya, İngiltere gibi gelişmiş kapitalist ülkeler geliyor. 1 milyarın üzerinde nüfusu ile Çin ve Hindistan'da da fosil yakıt oranı her geçen gün artıyor.. Global ısınma, kuraklık vs. Afrika ve gelişmemiş ülkeleri çok kötü yönde etkiliyor..

Tüm dünyada herkes, başta hükümetler ve tüm yetkili kişi ve kurumlar, doğanın dengesini korumak, için çok acil ve keskin önlemler almak, herkesin uyması gereken zorunlu yasal çıkarmak ve uygulamak zorunda. Aynı zamanda 'fosil ARAP yağı'' petrolden kömürden bir an önce kurtulmak için rüzgar ve güneş enerjisi gibi ekolojik enerji sistemlerinin acilen geliştirilip yaygınlaştırılması gerek. Yoksa bozulan doğanın 'yengesinin'' intikamı çok acılı olacaktır..

Feramuz ACAR
acar@alevi.dk