"Alevi tarihi katliamlar tarihidir"AABF : "Alevi tarihi katliamlar tarihidir"

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Sekreteri Hüseyin Mat'ın Gazi ve Ümraniye Katliamı ile ilgili basın açıklaması:

87 Yıldır Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde Dinmeyen Acı...

1938 Dersim Katliamı
1978 Maraş Katliamı
1980 Corum Katliamı
1993 Sivas Katliamı
1995 Gazi ve Ümraniye Katliamı

Alevi tarihi katliamlar tarihidir.

Devlet tarihiyle, geçmişiyle yüzleşmeli ve vicdanıyla hesaplaşmalıdır. Çünkü; tüm bu katliamların adresi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.

Alevilerin, “Alevi Çalıştayları”na  ihtiyacı yoktur. Alevilerin hakları ancak Alevi katliamlarının hesabını vermekten geçer. Mevcut tüm arşivler ve belgeler halka açılmalıdır. Tarih gerçeklerle yüzleşmelidir.

Katliamcılar, düzene muhalif Gazi Halkına polis- asker kolluk kuvvetleriyle tüm dünyanın gözleri önünde katliam saldırısını gerçekleştirdiler. Bu katliamın emrini veren faşistler, katliamı sokaklarda uygulayan taşeron faşistler de halka hesap vermeli, hak ettikleri cezayı çekmeliler.

Tüm bu katliamların nedeni ise, Türkiye‘de "Tek Tip" insan yaratma politikalarıdır. Bu politikaların karşısında duran, sistemi kabul etmeyen Alevilere, Devrimcilere ve Demokratlara karşı yürütülmek istenen bastırma, sindirme ve korkutma senaryolarıdır.

Katlederek susturabileceklerini sanan egemenler, karşılarında Pir Sultanca direnen yoksul Gazi halkını buldu. 12 Mart 1995, tarihimize hem zorbalığın vahşeti, hem de kurşunların panzerlerin üzerine kararlılıkla yürüyen halkın onurlu direnişi olarak geçti.

Katliamın 15. Yılın'da Gazi sokakları yeniden binlerce Gazilinin adalet talebine şahitlik yapacaktır. Gazi Halkı evlatlarını, şehitlerini acılarını kalplerine gömüp anacaktır. Gelecek özgür yarınlarda onlara eşit ve özgür ve insanca yaşanabilecek bir ülke armağan edecekleri günlere olan özlemlerini dile getireceklerdir.

Katliamlar karşısında, Alevilerin en büyük silahi, tüm acılarını unutmadan bir araya gelmek ve tek yürek olarak mücadele etmektir,. Büyük emeklerle kurulan alevi örgütlenmesinin,örgütlü yapısını ve gücünü daha da arttırmaktır. Aleviler dünden daha cok bir araya gelmeli, kucaklaşmaldır.

Yapılan tüm baskıcı ve faşizan saldırılara karşı; Aleviler, Devrimciler ve Demokratlar olarak, dün boyun eğmedik, bugünde boyun eğmeyeceğiz.

Saygılarımızla

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu
Hüseyin Mat  AABF Genel Sekreteri

KAYNAK : Alevihaberajansi.com -

 

Gazi Katliamının 15. Yılı 1

Gazi katliamının üzerinden tam 15 yıl geçti. Dava, 2 polisin göstermelik cezalar almasıyla sonuçlandı. Ne katliamı örgütleyenlerin lafı edildi, ne de bu vahşetin yaşatılmasını isteyenlerin…

23 CAN… Gazi’de, Ümraniye’de, cemevinde, Eski Karakol önünde, 1 Mayıs’ta, E-5 girişinde. Aynı zihniyetin silahlarıyla, aynı amaçla doğrultulmuş silahlardan çıkan kurşunlarla vurulan, aynı şekilde can veren, aynı yere gömülen 23 can…

Dava yıllar sonra başladı, kilometrelerce ötede görüldü. 20 polis önce ‘bulunamadı’, sonra hepsi birden bulunup mahkemeye çıkarıldı, 18’i birden serbest bırakıldı. Tutuklanan 2’si ise, 23 cana karşılık 5 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildi. Yetmedi, cezalar ertelendi. Katliamı soruşturan makamlar, perdenin ardındaki örgütlenmeyi hep göz ardı etti. “Olayları örgütler tezgahladı” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan yetkililer, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: “Sakin olmalıyız, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü korumaya çalışmalıyız.”

Şüphesiz bu sözler, kolluk kuvvetlerinin Gazi’de estirdiği teröre ‘gerekçe’ olmaya yetiyordu. Aradan 15 yıl geçti, Gazi Mahallesi’nde sahneye konulan katliamın üzerindeki sır perdesi hala kalkmadı. Gazi’de yaşananlar hala karanlıkta, acı ve öfke hala taze…

İstanbul’un Gaziosmanpaşa (bugün Sultangazi) ilçesine bağlı bir mahalleydi Gazi Mahallesi. Çoğunlukla Kürtlerin ve Alevilerin yaşadığı, Kürt halkına karşı düşük yoğunluklu savaşın yaşandığı yıllarda, Bölge’de yakılan ve boşaltılan köylerin artmasıyla nüfusu iyice kabaran bir gecekondu mahallesiydi. 1990’ların başında JİTEM’in kurulmasıyla ve Özel Harp Dairesi’nin, ‘Özel Kuvvetler Komutanlığı’ adı altında yeniden örgütlenmesiyle işkence, kötü muamele, gözaltında kayıplar, ölümler ve yargısız infazların had safhaya ulaştığı, insan hakları ihlallerinin iyice arttığı yıllardı. 12 Mart 1995 akşamıydı, saat 20.30 sularında Gazi Mahallesi’nden silah sesleri yükseldi.

KAHVELER TARANDI

İsmet Paşa Caddesi’nde bulunan Yavuz, Doğu, Dostlar ve Öntaş kahveleri, otomatik silahlarla tarandı. Çalışacak durumda olmayan, mahallelinin yardımlarıyla, cemevinde bir odada yaşayan 61 yaşındaki Halil Kaya hayatını öldürüldü, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Kahveleri tarayan saldırganlar ise, taksinin sürücüsünü öldürdükten sonra aracı ateşe verdi ve ortadan kayboldu.

BİNLER GAZİ’YE KOŞTU

Olayın basında “Gazi’de kahveler tarandı, Alevi dedesi öldürüldü” diye yer alması üzerine İstanbul’un dört bir yanından binlerce kişi Gazi’ye koştu. Gazi cemevi önünde gece boyunca bekleyen binlerce kişilik kalabalığa, sabaha karşı olay yerine gelen bir panzerin üzerinden ateş açıldı. Burada Mehmet Gündüz can verirken, onlarca kişi yaralandı. Artık mahalle, abluka altındaydı.

CENAZELERİ ALAN KİTLEYE KURŞUN SIKILDI

Ertesi gün, mahalledeki polis yığınakları güçlendirilmiş, polis ablukası artmış, birçok ev basılmış, karakollar kurulmuştu. Cenazeleri almak için mahalleye gelenlerin sayısı 15 bini aşıyordu. Cemevi önünden Eski Karakol’a yürüyen kalabalığa gözdağı vermek için, polis barikatlarının üzerinden ateş açıldı, tazyikli su sıkıldı. Geri dönmemekte kararlı olan kalabalık ise, otomatik silahlar, uzun namlulu tüfekler, panzerler, akrepler karşısında elindeki tek kozunu kullandı, kurşunlara taşla karşılık verdi. Yaşanan çatışmalarda, 15 kişi öldürüldü, 100’ü aşkın kişi yaralandı. Valilik sokağa çıkma yasağı ilan etti, bölge askere devredildi.

Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde de, Gazi’de estirilen yaşananlar protesto edildi. 15 Mart sabahı E-5’e yürümek isteyen yaklaşık 10 bin kişilik kitleye polisin ateş açmasıyla 6 kişi öldürüldü, onlarca kişi yaralandı.

23 CAN = AF KAPSAMINDA ERTELEME

Gazi’de öldürülen 17 kişiden 7’sinin polis kurşunuyla hayatını kaybettiği belirlenince, Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 polis hakkında, “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” suçundan dava açıldı. Önce Eyüp’te görülmeye başlanan dava, dönemin birçok siyasi davası gibi ‘güvenlik’ bahanesiyle başka bir şehre, İstanbul’dan 1100 kilometre uzaklıktaki Trabzon’a sürüldü.

2000 yılında verilen kararda, görüntülerde kalabalığa ateş ettiği görülen Mehmet Gündoğan 2 kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapis cezasına, uzun namlulu silahıyla görüntülenen Adem Albayrak ise 4 kişiyi öldürmekten 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Diğer 18 sanık hakkında beraat kararı verilirken, Yargıtay “adam öldürmekle ilgili net bir açıklığın olmaması” gerekçesiyle kararı bozdu. 2 sanık toplam 5 yıl 8 ay hapse mahkum edildi, ancak bu ceza af kapsamında ertelendi.

TÜRKİYE MAHKUM

Ailelerin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvuru sonucunda Türkiye 2005’te, “yaşam hakkı” ve “milli makamlara başvuru yollarının kapatılması” maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle 510 bin avro tazminat ödemeye mahkum edildi. Yargılamadan geriye, sanık polis avukatlarından İlhami Yelekçi’nin, “Efendim, polise ateş açmıştır bu teröristler. Tabii ki devletin polisleri de meşru müdafaa sınırları içinde kendilerini savunmak için silah kullanmışlardır” sözleri kaldı. Ve 20 saatlik yolculuğun ardından duruşmalarda oturacak sandalye verilmeyen aileler…

Hazırlayan: Ceren Saran

YARIN: Aileler anlatıyor

Evrensel - 12.03.2010