Danimarka  Alevi Birlikleri Federasyonu

Glentevej 1, 8900 Randers DK  Tlf.  045+40968878 www.alevi.dk - dabf@alevi.dk

 

 

 

 

 

 

Vakit geldi, sancak çekildi.

 

Zamanın başbakanı Erbakan mollalara bir iftar yemeği vermişti.. Hani şu ünlü 28 şubat süreci, ABD Ankara konsolosu ''Biz T. Erdogan gibi, ılımlı Türk- İslam görmek istiyoruz'' deyip Tayyibi ABD’ye çağırmıştı.. Tayyip orada, Türkiye’ye şeriat getirecek ‘’video kasetleri’’ ortaya çıkınca ABD ye kaçan: ‘’Devletin tüm kilit notalarını ele geçirene kadar, kendinizi gizleyin,, gerekirse içki için, namazı, orucu, türbanı bırakın, VAKİT gelince verilecek sinyali bekleyin,, Allah’ın izni (ABD’nin yardımı ile) geri dönüşü olmayacak bir şekilde Türkiye’de şeriat düzenini, İslam devletini kuracağız..’’’ diyen Fetullah Gülen’le buluşup, gelip AKP’yi kurup iktidara yürümüştü...

 

Fakat ''Camiler kışlamız, müminler askerimiz, minareler süngümüz, kubbeler kalkanımız, Kuran anayasa, türban sancağımız'', sözlerini vakitsiz ağzından kaçırınca 9 ay kodesi boylamıştı da,  Siirt seçimlerini iptal ettirip, Erdoğan’ın  başbakan koltuğuna geçmesine Bay-Kal yardım etmişti..  Ardından malum Abdullah Gül-en vekaleten Cumhur-postuna geçti..

 

Geçen Tayyip Erdogan’da bir çağrı yapıp iftar yemeği verdi, Alevi canlar gelmediği için kendi mollaları yedi.. Ardından Gül ‘emanetin sahibi’ Fetullah Gülen’den talimat almak için ABD’ye uçtu.. Demek vakit geldi, sinyal verildi ki.. Tayip Erdoğan, ‘’türban siyasi sembol olsa ne olacak’’, diye meydan okuyup şeriat sancağını çekti… Diyanet işleri başkanı Bardakoğlu’da 18 Ocakta VAKİT gazetesine ‘’Başörtüsü Allah’ın emri’’ diye bir demeç verdi; İşi sağlam kazığa bağladı, Allah’ın emrine kim karşı gelebilir ki ?. Türban Allah’ın emriyse.. Allah sizin başınıza türban bağlasın, ucundan tutup, türbanlı hurilerle dolu cennetine çeksin.. AMİN daha ne diyelim... Biz Allah’ın hiç bir işine karışmayız.. Fakat maaşını vergimizden alan memurun başına karışırız..

 

Türkiye’de iktidar olan hiç bir hükümet Alevilerin en ılımlı  istemlerine bile olumlu bir yanıt vermemiştir. Gelip geçen iktidarlar seçim öncesi Alevilere verdiği vaatleri, seçimden sonra unutulmuştur. En iyi iktidarlar, Alevi dergahlarını kapatıp, Gökçen başımıza bomba yağdırmıştır.. Yıllar yılı vergimizi alıp,  zorunlu Diyaneti, İmam hatibi, camiyi, zorunlu kimliği, türbanı dayatmıştır.. Cennetinden dayak çıkarıp,  asker dipçiği ile zorunlu din dersini okullara sokup, bugün çocuklarımıza ‘’İslam dayağı’’ atmaktadır..  Bu zihniyet zorunlu din devletini bize laiklik diye yutturup, uyutmuştur..  Bu zihniyet, bırak Kerbelayı, Dersim, Maraş, Çorum, Gazi, Sivasbela’da diri diri yakmıştır bizi. Küllerimizin üstünde kebap çevirip, cemimize cümbüş deyip, dergahımıza dozer dayamıştır.. Köyümüze mahallemize girmediğimiz cami dikip günde 5 VAKİT kulağımızı sağır etmiştir.. Bu zihniyetin en son halkası AKP, Alevisiz ‘Alevi iftarı’’ düzenleyip, ölümsüz boyun eğmez Kızılbaşımıza, ‘’ruhuna-fatiha’’ okuyup, çamur-helvası dağıtmaya kalkmıştır..

 

Fakat aşk olsun.. tüm Alevi kurumları, Serçememizin  Veliyettin Ulusoyun’un gelin canlar bir olalım çağrısına uymuştur.. ‘’’Pir Sultanım zatlarımız, haram yemez ‘’itlerimiz’’ deyip, (2-3 hınzır paşa dışında) kimse AKP’nin iftar sofrasına oturmamıştır...  

Aleviler, ‘’devlet babayı’’ baştan aşağı kuşatan, Anayasanın başına türban bağlayıp,  Cumhuriyete şeriat çocuğu doğurtmak isteyen AKP ‘hüllesine’ nikah kıymamıştır... Tüm böl parçala yut çabalarına rağmen, Aleviler bizim başımız gövdemize balı deyip, bir oldu, diri oldu, dik durdular... Laiklik, eşitlik, demokrasi,  ezemeden ezilmeden dünyada cennet insanca mutlu yaşamak isteyen Aleviler, emeğe, insana değer verilmesi, diyanetin ve zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi inanç ve cem- evlerimizin tanınması, gibi temel istemlerimizden ödün vermediler.. Geldiği yolda durduğu darda dik durana selam olsun....

 

AKP’nin ‘Alevi açılımının’ hemen ardından, Ankara 6. Asliye hukuk mahkemesi, (CEM-Vakfının açtığı cemevi davasında) ‘’Osmanlının kisveli  kadıları gibi, ’’Cemevlerinin anayasa ve yasalara aykırı olduğunu cami, mescit dışında, hiç bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı.. kararını açıkladı... Kilise, Havra, Cami serbest, Cemevi yasak... Mahkeme bu kararı ile AKP’nin açılımını da, Alevilerin cemevlerini yasallaştırma istemini çiğneyip geçti... DABF olarak geçen yıl, 24 Haziran 2007 de yaptığımız bir açıklamada,, bunun böyle olacağını, ‘’’Alevilik Türkiye’de, resmen kendine özgü bir inanç olarak kabul edilmedikçe cemevlerinin, hukuken ibadet yeri olarak kabul edilmeyeceğini’’ söylemiştik.. Bir inancın 2 ayrı ibadet yeri olmaz..  Sen farkını açıkça korkmadan ortaya koymazsan,  sistem seni alt grup sayıp camiye havale eder, cemevini kabul etmez ve öyle de oldu... Dava yine AIHM’e kaldı..  Alevi canları ‘AKP iftarında’ göremeyen Tayyip Erdoğan bu seferde, sanki hiç talep gelmemiş gibi, ‘’cemevi için talep gelirse, yasaların elverdiği ölçüde bakarız’’ diyor.. Mahkemenin olmaz kararı ortada....  Sıfır elde var sıfır sıfır.. Türkiye’de Aleviler istemlerinde tereddütte yer bırakmayacak şekilde daha açık, net ve kararlı olmalıdır... 

 

Her ne kadar laiklik boruları öttürülse de, Türkiye laik değildir, tüm yasaları, kurumları ile sünni İslam üzerine kurulu bir din devletidir. Mahkemenin kararı biraz siyasi olsa da, mevcut yasalar değişmeden, Alevilik tanınmadan Cemevlerine yasal statü verilemez.. Yasaları yapan değiştirecek olan meclistir, sorun siyasidir.. İktidarda, muhalefette bunun bilincindedir.. Her ikisinde de oy kaygısı, korkusu içindedir..  Aynı zamanda bir yandan olmaz diğer yandan ancak biz yaparız diye 2’li mesaj verilmekte.. AKP türbanı ve İslam devletini anayasallaştırma karşılığı, Alevilere sus payı, iftar yemeği teklif etti, fakat Aleviler haram lokma yemedi.. AKP şimdi diğer kapıları çalmaya başladı.. Bugüne kadar Alevilerin oylarını alıp hiç bir istemine cevap vermeyen, siyasette sınıfta kalan, şeriatı meclise taşıyan  Bay-Kal, istifa edip gideceğine, hala orada kalıp, O da bu günlerde  Alevilere bol keseden Cemevi arsası, aşure çorbası dağıtıyor..

 

Mahkeme ‘Cemevi yasak’ kararına: Diyanetin de yaptığı, devrim yasaları, tekke zaviye kanunu ile getirilen bazı ‘’kisvelerin giyilmesinin yasak olduğunu’’ açıklamasını gerekçe gösteriyor..  Türkiye’de kisve türban giyenler belli başta AKP kurmayları ve geçen AKP’nin ‘’Alevi iftarına’’ kisvesi ile katılan ‘Başörtüsü Allah’ın emri’’ diyen, Bardakçıoğlu’nun Diyanet kurumudur.. İnsanların başındaki saçlarından gayrı hiçbir örtü ‘’Allah’ın emri’’ değildir.. Türban Allah’ın emriyse,  bu saçma açıklamasından dolayı Diyanet kurumunun boynuna türban bağlanıp tarihin çöplüğüne sallanması da Alevilerin tartışmasız talebidir..

 

Türban kılık kıyafet, inanç özgürlüğü, Allah’ın emri veya  kişisel tercih hiç değildir,, Türban erkek egemenliğine dayalı, kadın aşağılayan  insan yerine koymayan gerici yobaz bir anlayışın dayatmasıdır.. Tam anlamıyla ‘T Erdoğanın dediği gibi, Türban siyasal-İslam’ın şeriatın sancağı, sembolüdür..  Özel yaşamlarında isteyen istediği gibi inansın, ibadet etsin başını örtüp, kıçını açsın, bütün servetini cennet arsasına, türbansız hurilere yatırsın.. Hiç bir sözümüz olmaz.. Fakat halktan aldığı maaşla, kamu sektöründe hizmet veren hiç kimse, başına türban takıp başkasına dindarlık satma, asalaklık, misyonerlik yapma hakkı yoktur..

Aleviler kendine reva görmediğini, başkasına görmez..Başka inançları bilmeyiz fakat, Alevilikte rızalık alınmadan başkasının hakkını yiyerek yapılan ibadet kabul olmaz.. Alevileri Camiye imama, diyanete, kuran kursuna verilecek parası yoktur... Aleviler, inançlar giderlerini kendilerinin finanse etmesini istiyor.. Bu kabul görmüyorsa.. O zaman en azından, hak ve eşit olmalıdır.. Öncelikle Alevileri 85 yıldır diyanete giden vergi payları, peşin geri ödenmelidir..

Resmi din, ve dini basın bugünlerde şeriat kisveleri biçip,  Alevileri bunun içine sokmaya çalışmakta.. Aleviler kendine özgü tanrı anlayışı, inancı, ibadet ve etik kuralları ile defalarca bu asimilasyon kisvelerini yırtıp atmıştır..

 

Kültür bakanı Ertuğrul Günay’da Madımak müze olması konusunda,, olamaz yasalara, uygulamalara aykırı diye bir açıklamada bulundu... Çocuk mu kandırıyorsunuz, bırak hükümeti, köy muhtarlılığı, bile kamu yararına istediği yeri, bedelini ödeyip kamulaştırabilir..  Allahu ekber sesleri ile İslam adına, Sivas Madımak’ta 35 canı diri diri yakanlara, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak diyenlere, yardım ve yataklık edip şeriata geçit veren sözde laik devlettir.. Madımak otelini kamulaştırıp anıtmezar/müze yapıp, bu utançtan kurtulmak önce hükümete/devlete düşer.. Alevilerin gönlünü almak 5 yıldızlı Bilkent otelde Kerbelayı anmaktan değil.. 2 Temmuzda Sivasbela’da Madımak oteli önünde dara durmaktan geçer.. Bunu yapmadığınız sürece aradan bin yıl geçse oranın adı ‘’Sivasbela’’ olarak anılacaktır...

 

Geçen yine Vakit gazetesi, sözde bir Alevi dedesinin ağzından; Allah bir, Kur’an bir, Muhammed Mustafa bir. Var mı ayrı olan bir şey? diye soruyor..  Cuma namazından çıkıp Sivas’ta insan yakanlarla, yakılanların Allah’ı Kur’anı Muhammed’i inancı, bir değildir ve olmamıştır.. Türban Allah’ın emri diyen, kadını insan yerine koymayan, öbür dünyada bile erkeğe sayısız huri nikahlayan bir inançla ortak ne yanımız var ki ayrısını söyleyelim...  Alevi kurumlarını Siyonizm’in uşaklığı, AB  fonlarından beslenmekle suçlayan, yalan haberler yayınlayan VAKİT gazetesi ve çevreleri,  Alevilerinde verdiği vergilerle yapılan camilerde onların vergilerinden maaş alan hocaların, arkasına kıbleye duran asalak dindarlardır... Bugün çağdaş yaşamla çelişen, kadını insan yerine koymayan, İslam dinini, reform edip çağdaşlaştırmak, yobaz yorumlardan, asalaklardan arındırmak dürüst çağdaş Müslümanlara düşer.. Bazı sözlerimiz acı, sert ve saygısızlık olarak ağılanabilir, amacımız kimseyi rencide etmek değil, fakat artık bu vurdumduymazlık karşısında, söyleye söyleye dilimizde diken bitti... Ne söylesek birine batıyor....

 

Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engel, farklılıkları zenginlik olarak görmek yerine, iktidarların sitemin, Tek Tip insan ‘’Türk – İslam’’ dayatmasıdır..  Dünde bugünde tüm olanaklar ellerinde olmasına rağmen, Alevilerin haklı istemlerine siyasi ve hukuksal çözümler getirmeyen siyasiler, Alevileri sokağa çıkmaya zorluyor... AKP ve yandaşları şeriat türban dayatmaları ile alevin üstüne benzinle gidiyor.. Aleviler sağduyulu değil, sol duyulu olup, kışkırtmalara gelmeyecektir, haklı talepleri için barışçıl yoldan mücadele edecek, şeriata karşıda var gücüyle direneceklerdir.. 

 

Aleviler bugüne kadar, en ılımlı taleplerini, en ılımlı bir şekilde dile getirip, tüm partilerin, başbakan, cumhurbaşkanı, yüksek mahkemelerin kapılarını çalmıştır.. Davamız AIHM’e varmıştır.. Siyasiler TBMM, karşılığında hiç bir somut adım atmamıştır.. Alevi kurumları artık birleşip, ara divanları ortadan kaldırmıştır, Serçeşmeye Ulu divan kurulmuştur..  Davamız orada görülür, çözüm isteyen,

Madımağın darına durup, Ulu divana gelir..

 

Başlıca istemlerimiz;   

  1. Bütçeden dinsel faaliyetlere pay ayrılmamalı ve Diyanet İşleri başkanlığı kaldırılmalıdır.
  2. Tüm inançların örgütlenmesi ve kurumlaşması önündeki engeller kaldırmalıdır.
  3. Devlet tüm inançlar karşısında tarafsız ve eşit uzaklıkta olmalıdır
  4. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır
  5. Alevi Köylerine zorla cami yaptırma ve din görevlisi göndermeye son verilmelidir.
  6. Devlet, inanç gurupları üzerindeki baskılara ve ayrımcılığa engel olmalıdır.
  7. Devlet, belli bir inanca yönelik okul (İHL, vb.) yaptırmaktan derhal vazgeçmelidir.
  8. Eğitim ve yardımcı kitaplardaki inanç ayrımcılığı ve farklı inançlara hakaret içeren metinler kaldırılmalıdır.

 

DABF  20/01/2008

Başkan

Feramuz Acar