Alevilik tanınmadan, Cemevleri tanınamaz.

24.06.2007 DABF / Feramuz Acar

 

 

Alevi kurumları olarak son 4-5 yıldır cemevlerinin inanç merkezi olarak tanınması için kampanya yürütüyoruz. Bugüne kadar cemevleri ibadet yeri değil diyen Diyanet, geçen Ankara 6. idare mahkemesinde  görülen, C.E.M –Vakfının, başbakanlık ve diyanet aleyhine açtığı cemevi davasında, Diyanet yetkilileri: ‘’Ancak bir dinin mensuplarının ortak ibadet ettikleri yer ibadethanedir, İslam’ım ortak ibadet hanesi Camidir.. Semah vs. yapılan yerler ancak ‘ÖZEL İBADET yeri sayılır.. Alevilik  islam’ın alt gurubudur.. Namazın dışında ibadet yeri açılması, Atatürk’ün imzasını taşıyan Devrim Kanunu’na aykırıdır.. vs. şeklinde açıklamada bulundu… (Konuyu karıştırmamak için burada Atatürk’ün İslam ve Kuranla vs. ilgili görüşlerine girmek istemiyorum)  Konuyla ilgili 23.06.07 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan haberde, bence en çarpıcı açıklama, AKP Milletvekili ve eski Diyanet İşleri Başkanı Sait Yazıcıoğlu’dan geliyor.. ‘’Alevi vatandaşlarımızın, dini konum itibariyle nerede durduklarını tanımlamaları lazım..  Bir dinin ibadet hanesi olur, bir YORUMUN ibadethanesi olmaz, ancak görüşü olabilir’’..

 

Sen kalkıp ‘’Alevi-İslam yorumu’’ yaparsan.. Diyanette /İslam’da seni  ‘alt grup’ olarak görüp Camiye havale eder, dolayısıyla senin cemevini de ibadet yeri olarak görmez..  Aleviler bugüne kadar CEM tutup, camiye gitmeyerek İslam’ın kurallarını uygulamayarak ayrı inanç olduklarını ortaya koydu.. Fakat Aleviler halen katliamlardan korkup inançlarını açık net bir şekilde ifade etmekten çekindikleri için, Diyanet de konuyu böyle işine geldiği gibi ‘kıvırıyor’...   Sait Yazıcıoğlu tam bu gerçeğe parmak basıyor.. ‘’Alevi vatandaşlarımızın, dini konum itibariyle nerede durduklarını tanımlamaları lazım..

 

Aslında Alevi ozanları dedeleri, yüzlerce yıldır Aleviliğin nerede durduğunu açıkça söyledi:’’Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az oldu.’’.

 

Sorma be birader mezhebimizi

Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır

Çağırma meclis-i riyaya bizi

Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır."

Nesimi

 

Zahir suya banmadan
El ayak deprenmeden
Baş sücuda ermeden
Kılınız taatımız
Yunus

 

Aleviler gittiği YOLda, durduğu Mansur darında dik durmazsa,  Alevilik İslam’ın içinde, kıyısında köşesinde, yok altında bir grup, yok mezhep, yok tarikattır tartışmaları hiç bitmez.. Aleviliğin İslam’da olmayan, kendine özgü bir tanrı anlayışı, inanç ve ibadet yapısı vardır..  İslam’ın 5 şartı diğer inanç ve ibadet yapısı Alevilikte yoktur. Alevilerin ‘’Hak-Muhammed-Ali’’ deyimi ve buna yükledikleri yük anlam İslam’a aykırı ve ayrıdır.. Bunu herkes biliyor, açık açık söylemeye korkuyor, fakat korkunun ecele faydası yok..

 

Alevilik Türkiye’de, resmi olarak kendi başına ayrı bir inanç olarak kabul edilmedikçe, cemevleride hukuken ibadet yeri olarak kabul edilmez..

 

Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu olarak biz bu gerçekten hareketle, 2005 yılında inançla ilgili Danimarka ve Avrupa Birliği yasalarını inceleyip, bir yıllık bir çalışma sonucu, Aleviliğin inanç esaslarını içeren bir rapor hazırlayıp, Aleviliği (birçok inançtan alıntısı olan) kendine özgü bağımsız bir inanç, ve Federasyonumuzu da inanç kurumu olarak resmen kabul ettirmek için gerekli işlemleri tamamlayıp, 10 mart 2006 tarihinde Danimarka makamlarına resmi başvuruda bulunduk.. Önümüzdeki günlerde onay belgesi bekliyoruz..

Ve aynı zamanda, 15 ekim 2005’te  yapılan Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonumuzun genel kuruluna, ve diğer federasyonlarımıza ve basına bir bildiri göndererek..  Kurumlarımızın bulundukları ülkelerde Aleviliği kendi başına ayrı bir inanç olarak kabul edilmesi için başvurmaları önerisinde bulunduk.. 20 Mayıs 2007 Ankara Alevi Bektaşi Meclisi toplantısı sonuç bildirisinde; ‘’Aleviliğin yasal ve anayasal olarak tanınması’’ istemi birinci sırada yer alıyor. Bunun gereği olan başvuru yakında yapılır sanırım, bakalım o zaman ne diyecek ‘devletü-diyanet’.

 

İnanç özgürlüğü ve laikliği savunan bir devlet, vatandaşlarının nüfusuna ‘dini şudur’ diye yazmaz, o dini okullarda zorla okutamaz, istemediği halde vatandaşın köyüne, mahallesine belirli bir inancın ibadethanesini dikip gelmeyecekleri yere günde 5 vakit çağırtmaz, kamu yararına topladığı vergiyi, belirli bir inanç için dağıtamaz, başka bir inancın ne olup olmadığını kendi tarif etmeye kalkmaz. Laik devlet eşit adaletli davranmak zorundadır. O vergide ateistlerin bile hakkı vardır.. .. Türkiye bu anlamda laik değildir.

Laik devletin, inançları kabul etme ve kabul edilen inançların faaliyetleri, kamu alanında nelere uyması gerektiği konusunda laik ve net yasaları olur. Devlet bu yasaları tüm inanç toplumları ve inanmayanlarında haklarını koruyarak, ayrım gözetmeksizin eşit şekilde uygular..  Bu kadarını bilmek için hukuk profesörü olmak gerekmez..... Türkiye’de Aleviler inancını açıklamaktan,  Devlet laik olmaktan, İslam reform yapmaktan korkmasaydı, böylesi basit konular çoktan aşılmıştı.. Hadi geç olsunda güç olması, Aleviler yüzyıllardır hoşgörü ser-hoşu oldu.. Şimdi sıra sizde..

 

Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu

Başkan / Feramuz Acar

24.06.2007